Perşembe, Mart 15, 2007

AŞK VE FLÖRT


Sayı 28 AŞK VE FLÖRT

Flört veya aşkın fırtınasıyla mutlu bir evliliği bulacaklarını sananlar aldanma
ihtimalini göz önünde tutmalıdırlar.
"Onlar erdiler mutluluğa, biz çıkalım kerevetine". Sevgiyi işleyen masalların çoğu bu cümle ile biter.
Genç kızla erkek birbirlerine delicesine tutulmuşlardır, araya giren "kötü" kişilere rağmen kavuşurlar ve evlenirler. Artık onlar mutluluğa ermişlerdir, hiç problemleri yoktur ve saadet dolu, cıvıl cıvıl bir evlilik onlarındır.
Prensle prensesi veya Aslı ile Kerem 'i artık sonsuza kadar sürecek mutluluk beklemektedir.
Romantik aşk efsanesi dediğimiz bu şartlanma, bize dünyadaki her genç erkeğe karşılık, "onun için yaratılmış" bir genç kız bulunduğunu anlatır.
Kendisine yazılmış olan insanla karşılaşıldığında kişi onu hemen tanır; çünkü ona aşık olur. Artık kendi seçtiği insanla karşılaştığına ve bu birleşme
haliyle kusursuz olacağına göre, birbirlerinin bütün ihtiyaçlarına ebediyen karşılık verebilir ve dolayısıyla da
sonsuza kadar kusursuz bir uyum ve
beraberlik içinde mutlu yaşayıp
gidebilirler. Ama gerçek böyle olmaz. İhtiyaçlar karşılanmazsa, korkunç bir hata yapılmış olduğu ortaya çıkar.
Demek ki yanlış yorum yapılmıştır; aşk zannedilen gerçek aşk değildir.
Ya boşanma veya geçimsizlik evlileri bekleyen akıbettir. Aşık olma Gerçek anlamda "Aşık olmak", iki kişinin
sadece, birbirlerinin gözlerinin içerisine
sevgiyle bakmaları değil; aynı zamanda, tüm fikirleriyle aynı yöne bakabilmeleridir ve bakışlarla olduğu gibi ruhen de bütünleşebilmeleridir.
Aslında "aşık olma" sevgiye eşdeğer değildir. Birincisi aşık olma tecrübesinin özellikle cinsel arzu ile ilgili yanı vardır. İkincisi de hiçbir aşk, hep devam etmez ve geçicidir. Kime aşık olunursa olunsun, bu ilişki yeterince devam ederse er ya da geç aşk sona erer.
Bu, aşık olunan kişiyi sevmekten mutlaka vazgeçilir anlamında değildir.
Ama aşık olmanın en büyük özelliğini oluşturan ihtiraslı sevgi mutlaka biter.
Balayı muhakkak sona erer.
Romantizmin açan çiçeği katiyetle solar. Meşhur hikâyede Mecnun da Leyla 'ya olan aşkının geçici olduğunu anlar,
sonunda ilahi aşka yönelir. Artık o fani olan Leyla'nın peşinde koşmaz, ebedî aşka kavuşmuştur.
Aşık olmanın temelinde kişinin yalnızlıktan ürkmesi vardır.
Yalnızlık acı vericidir ve ferdî kimliğimizin duvarını aşarak dışımızdaki dünyayla daha fazla özdeşleşebileceği bir duruma ulaşmak isteriz.
İşte aşık olma olayı geçici olarak bu geçişi yapmayı sağlar.
Aşık olmak aslında ferdin benlik sınırlarının bir bölümünün aniden
çökerek, kişinin kendi kimliğini bir başkasının kimliğiyle kaynaştırabilmesine izin vermesidir.
Kişi sevdiğiyle birdir artık,
yalnızlıktan kurtulmuştur.
Bazen de sevgiyle her türlü engelin aşılacağı sanılır. Aşkın gücü önünde
bütün karşı güçlerin teslimiyet içinde boyun eğeceklerine ve karanlıklara karışıp kaybolacaklarına inanılır.
Aşık olunduğunda hissedilen bu duyguların gerçeklere uzaklığı, tıpkı iki yaşındaki bir çocuğun kendisini ailesinin ve dünyanın kralı gibi hissetmesine ve sonsuz bir güce sahip olduğuna inanmasına benzer.
Nasıl iki yaşındaki çocuğun "her şeye gücü yetme" fantezisi gerçeğin darbesine uğruyorsa aşık olan bir çiftin "bir olma" fantezisi de aynı duvara çarpar. Günlük hayatın sorunları karşısında, er ya da geç ferdi irade ve istekler ortaya konulur. Çelişkiler belirir.
Erkek eglence ister. kadın isteksizdir. Kadın gezme ister, erkek kabul etmez. Erkek para biriktirmek arzusundadır, kadın bulaşık makinesi için bastırır. Kadın ev işlerinden söz eder. erkekse kendi meşguliyetlerinden dem vurur. Kadın erkeğin arkadaşlarından hoşlanmaz, erkek de kadınınkilerden. Böylece her ikisi de varlıklarının derinliklerinde, şu üzücü gerçeği idrak
ederler: Sevdikleriyle aslında "bir" değillerdir ve sevdikleri kişinin kendi arzulan, istekleri, zevkleri, önyargıları ve onlardan farklı bir zamanlaması vardır ve olmaya da devam edecektir.
Aniden veya yavaş benlik sınırları eski yerlerine çekilip kapanmaya başlar; aşk biter. Yeniden iki fert haline gelirler.
İşte bu noktada ya bu evliliğin bağlarını çözmeye veya gerçek sevginin temelini atmaya başlarlar.
Aşık Veysel aşkı
"sevdiğine kavuşamamaktır"
diye tarif etmişti.
Gerçekten seven çiftler bir araya gelince her şey sanıldığı gibi toz pembe olmaz ve çoğu zaman da "aşk" biter.

Flörte gelince

Evliliğe flört ederek adım atmayı savunanlar hayli fazladır.
Ancak flört ederken evliliği gözetenler, birbirini gereğinden fazla kandırırlar.
En azından İlk zamanlarda kim olduklarını, ne düşündüklerini, neye inandıklarını birbirinden gizlemeye çalışırlar.
Flört sırasında "Tam istediğim gibi.
Her konuda uyum sağlıyoruz." denir. Fakat sorunlar, genellikle balayının bitip kişilerin gerçek yüzü ile görünmesiyle başlar.
Bu sefer yanlış insanla evlenildiği, daha doğrusu evlendiğini sandığı insanla evlenmediği neticesine varılır.
Çünkü flört öncesinde taraflar birbirlerini sevdirmek için abartıya kaçarlar.
Bu devrede kendi ilgisi değil karşı taraf düşünülür.
Bunu karşı tarafı sevindirmek ve o anı paylaşmak amacıyla yapar.
O zaman ne yapmalıyız? Evlilik öncesi flört veya nişanlılık döneminde,
müstakbel eşin iyi özellikleri aranır ve başkalarına anlatılırsa evlilikteki uyum artar.

Müstakbel eş hakkında söyleyecek güzel şeyler bulmak, sabırlı, anlayışlı. kibar ve anlaşılabilir bir yaklaşım içinde olmak evliliğin geleceği açısından mükemmel bir eğitim işlevi görecektir.
Evlenmeye karar verirken eş adayının anne ve babası göz önüne alınmalıdır. Çünkü onlarla iyi geçinmek evliliğin uyumunu artırır. Karşı taraf olduğu gibi kabul edilmelidir. Aşık olan veya flörtün dalgalarında dolaşan kişiler, sevdiği kişiyi kusursuz yaratılmış olarak algılar. Sevdiğinde hata görürse, bunları
önemsiz, hatta ona renk ve çekicilik
katan küçük tuhaflıklar olarak yorumlar.
İşte burada, duygusallıkla değil,
muhakeme ile karar vererek, ileride ne ölçüde problem olacağı hesaba katılmalıdır.
Davranışlarının değişeceği, kendisine uyum sağlayacağı önyargısından kaçınmak gerekir.
Bilinmelidir ki olgun bir evlilik, kendisinin ve eşinin bağımsız kişilikleri ve
birbirinden ayrı benlikleri olduğunu kabul etmeye dayanır.
Mutlu evlilik yapan çiftler, eşlerini oldukları gibi kabullenmişlerdir ve
onlarda mükemmeli arama ve onları değiştirme çabalarının yararsızlığını anlamış insanlardır.
İnsanın en fazla ihtiyacını tatmin eden, kalbine karşılık bir kalbin bulunmasıdır ki, her iki taraf sevgilerini, aşklarını, şevklerini birbirleriyle paylaşsınlar. Lezzetlerde birbirlerine ortak, gam ve kederli şeylerde de yardımcı olsunlar.

ÇIPLAKLIK

Erkek ve kadınların sağlıklı bir evli hayat yaşamaları için müstehcen giyimden kaçınmak gerekir.
Kadının aşırı takıp takıştırması ve soyunması, kendini karşı cinse cazibe merkezi haline getirmesi ve bundan zevk duyması, toplumda hakim olan zihniyetle de yakın ilgilidir. Bu anlayışta kadın, verdiği zevk oranında değer taşır.
Artık kadın ilahi bir emanet ve insanı oluşturan iki temel parçadan biri olmaktan çıkmış ve yalnızca çekici bir beden haline gelmiştir. Taşıdığı değer,
Bedeninin güzel görüntüsü kadar olacaktır. Böyle bir toplumda kadının bütün varlığı görülmekte ve alıcının
gözü ile değerlendirilmektedir. Kadın sadece görünüşünden ibarettir. Kadın için giyim, vücudu örtmek için değil teşhir için bir araçtır. Yani kadının kişiliği önemli değildir, ancak cinsi bir metadır.
Soyunmak bir ruhi sapma mı?
Psikiyatrik açıklamalarda yer alan cinsi sapıklıklardan biri de teşhirciliktir (ekshibisyonizm). Bu tür rahatsızlığı olanlar aslında cinsel yetersizliği olan ruh sağlığı bozuk kişilerdir. İşte, çıplak gezenlerde de böyle bir sapıklığın
emarelerini bulabiliriz.
Erkek ve kadınların sağlıklı cinsel hayatları içinde müstehcen giyimden kaçınmak gerekir. Sık ve yersiz uyarılan erkekte cinsel soğukluğun gelişme
ihtimali daha büyüktür.
Sevgililer günü(Saint Valentine's Day)Gerçek sevgi sonsuzdur! 14 şubat Sevgililer günü(Saint Valentine's Day) Avrupa toplumunun dinlerinin asıl hükmünü kaybetmesi insanlar arasında meşru olmayan ilişkilerin yaygınlaşmasının normal karşılanması ile ortaya çıkmıştır.

Ne eski dinlerde nede İslam dinin de yeri yoktur. Sevgilileri ikiye ayıralım, yanlış anlamayın iki tür sevgili vardır onu belirtiyorum :O)

1) Özenti yada cinsel dürtülerine uyarak sevgili olanlar:
Bu sınıf hayatın yemek içmek ve eğlenmekten ibaret olduğunu yada arkadaş çevresine özenip sevgili olmayı meziyet sananlar, bu insanlar gerçeğin farkına vardıklarında ömür sermayesini harcayıp bitirdiklerini ancak fark ederler. Oysa Allahu Teala şöyle buyuruyor:

-ÂL-İ İMRAN: 14- İnsanlara kadınlar, oğullar, yüklerle altın ve gümüş yığınları, salma atlar, davarlar, ekinler kabilinden aşırı sevgiyle bağlanılan şeyler çok süslü gösterilmiştir. Halbuki bunlar dünya hayatının geçici faydalarını sağlayan şeylerdir. Oysa varılacak yerin (ebedî hayatın) bütün güzellikleri Allah katındadır.

Asr-ı saadette Peygamberimiz (A.S.) Ashabıyla beraber bulunuyordu.

Bir genç çıkageldi ve çok saygısızca:
— Ya Resulallah! Ben falanca kadın ile arkadaş olmak istiyorum, onunla zina yapmak istiyorum dedi.Ashab-ı Kiram, bu durumdan çok
öfkelendiler. İçlerinden gazaba gelerek genci dövmek ve huzuru Resulullah'dan çıkarmak isteyenler oldu.
Bazıları bağırıştılar.
Çünkü genç çok hayasız konuşmuştu. Sevgili Peygamberimiz (S.A.V.) bırakın o genci buyurdu.
Resulullah, genci yanına çağırdı, dizinin dibine oturttu.
Gencin dizlerini kendi mübarek dizine değdirecek bir şekilde oturttu ve:
— Ey genç, birinin annenle bu kötü işi yapmasını ister misin? Bu çirkin hareket hoşuna gider mi? diye sordu.
Genç hiddetle:
— Hayır Ya Resulallah, diye cevap verdi. Resulallah:
— Öyle ise o çirkin işi yapacağın
kimsenin evlatları da bundan hoşlanmazlar. Sonra:
— Peki, bu çirkin işi senin kız kardeşinle yapmak isteseler, sever misin? diye sorduklarında genç :
— Hayır, asla! diyerek hiddetleniyordu. Şu halde insanlardan hiç kimse bu işi sevmez buyurdu. Sonra Hz.Peygamber (A.S.) mübarek elini bu gencin göğsüne koyarak şöyle dua etti:
— Allah'ım! Sen bu gencin kalbini temiz kıl. Namusu ve şerefini muhafaza eyle ve günahlarını bağışla, buyurdu.
) Hayat arkadaşını yani evlenip
ömrünü geçireceği kişiyi seçmek
için sevgili olanlar:

Sevgili olarak flört edip evlenenlerin propagandası yapıldığı gibi başarılı bir evlilik yaptıkları söylenemez.
İşte bir örnek:
Cinsiyet: Erkek; Yaş: 26 ; İl: İstanbul: 2 yıldır evliyiz. Hergün "Allah belanı versin" demeye başladım. Artık her kavga ettiğimizde, eski sevgilisiyle beni karşılaştırmaya başladı. Kavga bittikten sonra neden bu kadar iğrenç şeyler söylediğini sorduğumda, "Sinir anında söylenmiş gerçek olmayan sözlerdi"
diyerek geçiştiriyor. O kadar da severek evlenmiştik. Onun için yapmadığım ve yapamayacağım şey yokken yine de O nankörlük yapıyor. Aman arkadaşlar evlenmeden önce bin kere düşünün.
Özellikle eşiniz olacak kadının geçmişini mutlaka öğrenin.
Bu ilişkilerin %90’ı evlenmeyle sonuçlanmıyor. En serseri ve asi genç dahi evlenmek istediğinde; hiçbir erkekle konuşmamış, halk tabiriyle “erkek eli değmemiş kızlarla” evlenmeye can atıyor. Flört tuzağının pençesinde kalan kızlar genelde ortada kalıyor, hatta gözünü kadın tüccarlarının adresinde açanlar bile oluyor. Dr. Cemal Zeki Önal, flörtçü kızların ortak akıbetlerini güzel bir şekilde tasvir eder: “Aşkla şakalaşan kızlar, bıçakla oynayan çocuklara benzerler, ekseriye yaralanırlar. Bu yaralar çok defa pek acı kanar.
Kız kızlığını, ulu benliğini kaybeder, türlü felaketlere uğrar". Erkek ise oyuncağından hevesini almış bir çocuk gibi konacağı yeni bir çiçek arayama başlar. Flört döneminden sonra kız ve erkeğin evlendiğini düşünelim.
Birbirlerine kendilerinin hoşa giden
yönlerini gösterirler. Aylarca süren tanışma ve derin dostluğa rağmen kusurlarını, zayıf taraflarını birbirine göstermezler. Bu dönem içinde nefsâni, şehvani istekler, cinsel dürtüler o kadar azmış olur ki, hemen evlenmek isterler ve bu amaca ulaşmak için ikisi de birbirine bağlılık sözü verirler. Öyle sevgi ve sadakat gösterişi içine girerler ki, evlendikten sonra ilişkiler ve münasebetler dünyasında bu devreye hiçbir zaman bir daha tesadüf edilmez.
Tabiki erkek ve kadın bir biri için yaratılmıştır Allah cc buyuruyor ki:
30-RUM: 21- Yine O'nun âyetlerindendir ki, sizin için nefislerinizden kendilerine ısınırsınız diye eşler yaratmış, aranıza bir sevgi ve merhamet koymuştur. Şüphesiz ki bunda düşünecek bir kavim için nice ibretler vardır. Peygamberimiz sallallâhü aleyhi ve sellem de: Ey gençler topluluğu!
Sizden evlenmeye gücü yetenler evlensin.Çünkü evlenmek gözü daha çok muhafaza eder, namusu daha fazla korur. Evlenmeye gücü yetmeyenler ise oruç tutsun. Çünkü oruç kalkandır.
buyuruyor. Ama ne Peygamberimiz
sallallâhü aleyhi ve sellem zamanında ne de sonrasında hiç bir İslam âlimi kadın ve erkeğin evlilik dışı yakınlaşmasına müsaade etmemiştir
Hatta İmamı Rabbani hazretleri kapalı bir odada bir erkek yada kadının mahremi olmayan biri ile bir cinsi münasebet süresi kadar kalmaları nikahlarını bozar, ama örneğin kapı açıksa hüküm bozulur demiştir.
Günümüzde özellikle üniversitelerde resmi nikah ve düğün yapmadan dini nikah yaparak flört eden yada karı koca hayatı yaşayan gençler var, düğün yada resmi nikah olmadan ehli sünnet alimlerinin dini nikaha müsadesi olmadığını böyle bir nikahın Geçersizliĝini
belielim.

Evlilik ‘suç’u engelliyor!

Amerikan Maryland Üniversitesi’nde “aile ve suç” üzerine yapılan araştırma Türkiye’de de geniş yankı uyandırdı. Araştırma, evli erkeklerin bekarlara
oranla daha az suç işlediğini ortaya çıkardı. Araştırma sonuçlarına göre gençliğinde suç işleyen ve daha sonra evlenen erkeklerin yeniden suç işleme oranları, hiç evlenmemiş olanlara göre çok düşük. Yine araştırma sonuçlarına göre bir kadına bağlanmak bir erkeği suç işleme eğiliminden uzaklaştıran en
büyük etken. 70 yıllık suç dosyaları incelenerek, geniş bir uzman kadro tarafından hazırlanan araştırma, tüm
dünyada yankı buldu.
Özellikle aile kurumunda büyük bir yozlaşma yaşayan çağdaş ülkelerin, araştırmayı birçok platformda tartışma konusu yaptığı öğrenildi. Araştırma sonuçları, çağdaş dünya tarafından yıpratılmak istenen aile kavramının, toplum için ne kadar önemli olduğunu da bir kez daha gözler önüne serdi.
Konuyla ilgili konuşan psikologlar da ailenin toplumun temel taşı olduğunu belirterek, sağlıklı bir toplumun oluşturulmasında evlilik kurumunun
önemine dikkatleri çektiler.
SAYGILI: EVLİLİK, GENÇLERİ OLGUNLAŞTIRIYOR
Evliliğin erkeklerde bir sorumluluk
duygusu oluşturduğunu belirten Vakıf Gureba Hastanesi Psikiyatri Klinik Şefi Doç. Dr. Sefa Saygılı, evliliğin erkekleri uyuşturucu ve alkol başta olmak üzere birçok kötü alışkanlıktan uzaklaştırdığını söyledi. Saygılı, “Evlilik gençlerdeki çalışma isteğini artırıyor. Bu erkeklerde israf, savurganlık gibi toplumu bozacak eğilimler azalıyor. Evlenen erkeklerin maneviyatı güçleniyor. Babalık duygusu ve eşe bağlılık erkekleri örnek olmaya sevkediyor. Evlenen gençler artık
gençlik dönemlerindeki alışkanlıklarını birbir terk ediyor” dedi.
Ailenin toplumdaki önemine de işaret eden Saygılı, “Aile, bireylerin topluma uyum sağlamalarını sağlıyor. Onları toplumu bozacak her türlü eğilimden uzaklaştırıyor. Yani bireylerde bir
sorumluluk duygusu oluşturuyor.
Bu da toplumun daha sağlıklı ve daha huzurlu olmasını sağlıyor” dedi.


Hazırlayan Zafer Berber

Hiç yorum yok:

Zevk için minareleri yıkıyorlar.